Saatin İcadı ve En Eski Saat Türleri
İnsanoğlu başlangıçtan bu yana zaman denilen anlaşılması zorkavramla uğraşmış, yıldızlara ve güneşe bakarak zamanı anlamaya ve hesaplamayaçalışmıştır. İlk başta insanlar için sadece yağmurun, karın, soğuğun, sıcağınzamanını bilmek yetiyor, mevsimler insanların hayatlarını yönetip, hasatzamanını, göç zamanını, barınma zamanını söylüyorlardı. Gittikçe daha küçükzaman birimlerine ihtiyaç duyan insan, yılı aylara ve haftalara bölmeyebaşlamışlardır. Zamanın geçişinin en belirgin göstergesi olan gün, güneşdoğunca başlıyor ve çalışma süresi aydınlık zamanı kaplıyordu. İnsanlarıngeceyi gündüze benzer kılma çabaları, günü daha küçük zaman birimlerineayırmayı gerektiriyordu. Dakika ve saniyeler daha çağdaş dönemlerin ürünüolmakla birlikte, insanlar günü birkaç bölüme ayırmaya çalışmışlar ve gittikçedaha küçük zaman dilimlerine ihtiyaç duymuşlardır. Daha küçük zamanbirimlerinin tarihi takvimle paralellik gösterir. Yılı ilk olarak birimlerebölen Sümerler, günü de ilk bölenler olmuşlar ve zamanı ölçmeye başlamışlardır.Mısırlılarla devam eden bu çabalar Yunanlılar ve Romalılarla iyice gelişmiştir.
Güneş Saatleri
Zamanı ölçmek için ilk çabalar güneş saatiyle başlamıştır.Bu ilk saatler, yüzyıllar boyunca zamanın ölçülmesi için kullanılan en yaygınaraç olmuşlardır. Güneş saatleri, özel olarak hazırlanmış bir milin gölgesinin,Güneş'in görünen hareketine uygun olarak yine özel olarak hazırlanmış mermer,taş veya madeni bir zemin (kadran) üzerindeki hareketine göre zamanınölçülmesine yarayan araçlardır. Saat, güneşin oluşturduğu gölgeyi ölçer. Buyüzden güneş saatleri ancak bol güneşli ülkelerde ve gündüzlerikullanılabiliyordu.
Saat sisteminin gelişmesi tamamıyla dinî sebepleryüzündendi. Mısır dilinde saat anlamına gelen "wnwt" aynı zamandarahiplerin yaptığı dini görev anlamına da geliyordu. Gündüz saatleri, GüneşTanrısı Ra'nın ilerleyişine göre ölçülüyordu ve rahipler güneşin yolunu izlemekiçin değişik şekillerde yapılmış güneş saatleri kullanıyorlardı.
M.Ö. 3500'lerde yapılmaya başlayan ve ilk zaman ölçme aracısayılabilecek obeliskler, aynı zamanda tarla parselasyonunda dakullanılıyorlardı. Uzun, yukarı doğru incelen dörtgen yapının üst sivrisi karebiçimindeki düzlemin ortasında değil kenara kaymış olarak yapılıyordu. Hareketeden gölge, günü ikiye bölerek zamanı gösteriyordu. Yılın değişik zamanlarındagölge uzunlukları işaretlenip en uzun ve en kısa olanı bulunuyor ve böyleceyılın en kısa ve en uzun günü de belirlenebiliyordu.
Güneş saatlerinin bir başka çeşidi de T şeklindekisaatlerdir. T biçiminde birbirine bağlanmış iki çubuktan oluşan bu saatlerdekısa çubuğun gölgesi uzun sapın üzerindeki numaralara düşüyordu. Sabahlarıdoğuya doğru, öğleden sonraları ise batıya doğru tutulan saatte, 1'den 10'akadar sayılar kullanılıyordu. Taşınabilen ilk zaman aracı olan bu saat, M.Ö.1500'lerde kullanılmaya başlanmıştır. Bu alet, günü 10 parçaya ve sabah ileakşam olmak üzere iki 'alacakaranlık saatler'ine bölüyordu. T biçimindeki güneşsaatlerinde, günün ilk ve son saatlerinde gölgenin sonsuza kadar uzaması vekadran üzerinde izlenememesi sorun yaratıyordu.
Güneş saati tasarımındaki en büyük gelişme, gündüzsaatlerini eşit dilimlere ayırabilmeyi sağlayan yarım küre biçimidir. M.Ö. 300yıllarında Keldani astronom Berossus'un bulduğu bu tip saatlerde yarımküreiçbükey olarak yerleştiriliyordu. Herhangi bir günde gölgenin yarımküreüzerinde izlediği yol, Güneş'in gökyüzünde izlediği yörüngenin kopyasıoluyordu. 12 eşit bölüme ayrılmış yarımküre üzerinde yörüngeler çizilip, hermevsimle ilişkili saat başları birer eğri ile birleştiriliyordu.
M.Ö. 8. yüzyıldan önce yapılmış taşınabilir bir güneş saati.Saat, kısa parçanın gölgesinin sap üzerindeki sıkalaya düşmesi içingüneşe doğrututuluyor.
Sümerlerle başlayıp Mısırlılar ve Babillilerle devam edengüneş saatleri Yunanlılarla daha da geliştirilmiştir. Romalılar ilk güneşsaatlerini M.Ö. 1. yüzyılda yapmışlardır. Mimar Vitruvius'un belirttiğine göre,Roma'da çok yaygın olarak kullanılan saatlerin 13 değişik türü bulunuyordu.
O dönemin usta matematikçileri olan Araplar dahayaratıcıydılar. Saatçiliğe çok önem veren Araplar güneş saatlerinin birçokilkesini geliştirmişlerdir. Arapların ünlü düşünürlerinden Abu'l Hasan, eşitsaatlerle hesaplama sistemini bularak, 13. yüzyılın başlarında horolojitarihinin en önemli adımlarından birini atmıştır.
İlk çağlarda çabuk gelişme gösteren güneş saatleri ortaçağboyunca 5-16. yüzyıllar arasında pek ilerlememişlerdir. Ancak, 1500-1800yılları arasında astronomiye paralel olarak hem çeşit hem de kullanışlılıkaçısından gelişmişlerdir.
En ayrıntılı ve hassas güneş saatleri İslâm güneşsaatleridir. İslâmiyet'te namaz vakitlerini bilme isteği güneş saatlerini bunagöre ayarlama zorunluluğu getirmiştir. Öğle namazı bir cismin gölgesinin enkısa olmasıyla başlar, gölge o cismin iki misli olduğunda, ikindi namazıbaşlamış olur. Bu iş için caminin avlusuna bir sopa dikilir. Cismin gölgesininmevsimlere göre tespit edilmesi ve namaz vakitlerinin buna göre işaretlenmesiylegelişmiş bir yatay güneş saati elde edilir. Bilinen en eski İslâm güneş saati868-901 yılları arasında Mısır'da hüküm süren Tolunoğlu Ahmed'in Fustat'tayaptırdığı camide bulunmaktadır.
Güneş saatlerinde zamanın uzunluğu bir mevsimden ötekinedeğişiyordu. Mısırlılar günü 24 parçaya bölmüş olsalar da bu şimdikindenfarklıydı. Güneşin doğumundan batımına kadar geçen zamanı ona bölüyorlardı,ancak bu birimler yazları daha uzun oluyordu. Geçen yıllarla ve her mevsimkayan gün doğumlarıyla gündüz ve gece saatleri tamamen değişiyordu. Dahasonraları gündüz ve gece süreleri 12 saat uzunlukta hesaplanmış olsa da, buyine mevsimden mevsime değişmekteydi. Güneş saati karmaşık bir sistemdi ve çokesnekti. Daha basit sistemlere ve akşam saatlerini izlemeye duyulan ihtiyaç,değişik arayışlar getirdi ve insanlar zamanı ölçebilmek için gökyüzüyleilişkisi olmayan başka araçlara yöneldiler.
Su Saatleri
Güneş saatleri kadar eskiye dayanan ancak, tam zamanıbilinmese de ilk tipleri Mısır'da bulunan su saatleri, dibinde delik olan birkovanın boşalması ve dolmasıyla zamanı gösterir. Bu saatler, zamana yeni birbakış şeklini olanaklı kılmıştır. Güneş saatleri belirli bir zamanıgösterirken, su saatleri ne kadar zaman geçtiğini de gösteriyordu. Bu yüzden susaatinin icadı zaman ölçümünün gerçek başlangıcı sayılabilir.
Su saatlerine su hırsızı anlamına gelen"klepsydra" deniyordu. Bu saatleri, ilk olarak Mısırlılar icat etmişolsalar da, Yunanlılar geliştirmişlerdir. Su saatleri yüzyıllar boyunca mekaniksaatlerin bulunmasına kadar kullanılmıştır. Tek çanaktan oluşan su saatlerinde,içi su dolu ve altında bir delik olan çanağın içinden dışarı su boşaldıkçaiçindeki işaretler zamanın geçişini gösterir. Bu tip saatler daha çokduruşmalarda avukatların konuşma sürelerini belirlemede kullanılmıştır. Birkaççanaktan oluşan türlerde ise, su bir çanaktan diğerine doluyordu.
Fransada bilim ve endüstri şehri La Villetedebir müzede bulunan bu su saati 6.44ü gösteriyor.
Su saatlerinin başka bir çeşidi de dibinde delik olan metalbir kaptan oluşuyor. İçi su dolu böyle bir kap daha geniş bir kabın içinekonduğunda yavaş yavaş doluyor ve dibe batıyor. Mısır'dan başka, İngiltere veSeylan'da da bulunmuş olan bu tip su saatleri, günümüzde hâlâ Kuzey Afrika'dabazı yörelerde kullanılmaktadır. Su saatleri popülerleştikçe daha çoközenilerek yapılmaya başlanmış ve karmaşık mekanizmalar üretilmiştir.
M.Ö. 250'de Arşimet, yaptığı su saatine dişliler ekleyerekgezegenleri ve ayın yörüngesini de göstermiştir. Daha gelişmiş su saatleri M.Ö.100 ve M.S. 500 yılları arasında Yunan ve Romalı horolog ve astronomlartarafından yapılmıştır. Bu saatlerde damlama deliğinin aşınmasını ya datıkanmasını önlemek için delik değerli taşlardan yapılabiliyordu. Su basıncıdüzenlenerek akış sabit kılınıyordu. Bazı su saatleri zil çalan, çakıl taşıfırlatan mekanizmalarla donatılmıştı. Hatta bazılarında kapılar açılıp insanfigürleri çıkıyor ve bunlar saati haber vermek üzere zil çalıyorlardı.
M.S. 200 ve 1300 arasında Uzak Doğu'da mekanik göksel susaati yapımı gelişmişti. 3. yüzyıl Çin klepsydraları astronomiyle ilgilikonuları gösteren değişik mekanizmaları içeriyordu. En karmaşık saatkulelerinden birisi Çin'de Su Sung'un M.S. 1088'de yaptırdığı dev saatkulesidir. Yedi-sekiz metrelik kulede gündüz ve gece her saat başında ikiparlak bronz top yine bronzdan yapılmış iki şahinin ağzından bir bronz kabıniçine düşüyordu. Kabın dibindeki delik, bronz topun yeniden yerine dönmesinisağlıyordu. Şahinlerin üstünde de günün her saati için bir dizi kapı ve daha yukarıdada yanmamış durumda birer lamba duruyordu. Her saat başında bronz toplardüştükçe bir çan çalıyor ve biten saatin kapısı kapanıyordu. Toplar gecesaatlerini belirtmek üzere düştüğünde ise o saatin lambası yanıyordu.
Yunanlı astronom Andronikos'un M.S. 1.yy'da yaptığı RüzgârKulesi, klasik antik çağdan sağlam kalan ender binalardandır. Sekizgenbiçimindeki yapıda, mekanik klepsydranın yanında güneş saati, yel değirmeni vebazı bilimsel araştırmaların yapılmasına yarayacak düzenlemeler ve bir su tankıbulunuyordu.
Su saatleri de sadeliklerine rağmen sorunluydular. Soğukbölgelerde suyun akışkanlığının azalması, deliğin tıkanması, suyun sabitakmaması gibi sorunlar vardı. Bütün bunlara rağmen su saatleri yüzyıllarcakullanılmıştır.
Kum Saatleri
Kum saatleri zamanın geleneksel sembolüdür. Saatin ilktasarımı olan yumurta biçiminde cam kaptan akan kum yüzyıllar boyunca sabitkalmıştır. Saatlerde kumun yanında, zaman zaman pudra haline getirilmiş yumurtakabuğu, civa ya da ince toz siyah mermer de kullanılmıştır. Kum saati,Avrupa'da ilk kez 8. yüzyılda bir papazın buluşuyla kullanılmaya başlamıştır.Camcılık becerisi geliştikçe, kumun doldurulduğu ağız da eritilerek kapatılmışve nemlenerek akışın zorlaşmasının önüne geçilmiştir.
16. yüzyıldan günümüze bu saatler sürekli zamanı ölçmek içindeğil, belirli bir sürenin başlangıcını ve bitişini göstermek içinkullanılmıştır; kiliselerde dua süresi, gemilerde tayfaların nöbet süresi ya dagemilerin hızlarının belirlenmesi.
Belirli sayıda kulaç aralıklarıyla düğüm atılmış ve ucunabir kütük bağlanmış bir ip denize atılıyor ve bir gemici kum saatiyle belirlizaman dilimleri içinde kaç düğümün suya girdiğini sayıyordu. Eğer belirlenensürede beş düğüm inmişse, geminin hızı beş deniz mili oluyordu. 19. yüzyılsonuna kadar yelkenli gemilerde hız belirlemek için bu yöntem kullanılmıştır.Soğuk iklimlerde su saatine göre daha yaygın kullanımı olduğu halde, kum saatigün boyunca zaman ölçümü için çok uygun bir gereç değildi. Bunun için, ya çokbüyük yapılması, ya da başında her an birinin beklemesi gerekiyordu. Bazı kumsaatlerinde bulunan kadrandaki gösterge, saatin her başaşağı edilişinde birsaat ileri alınıyordu. Yine de, kum saati uzun bir dönem boyunca küçük zamanaralıklarının ölçülmesinde başarıyla kullanılmıştır.
Bugün hâlâ ahçılar yumurta kaynatırken kum saatikullanıyorlar.
Ateş Saati
Zamanın ölçülmesi için değişik yöntem arayışlarıyla yapılanbirçok deneme arasında ateş saati de bulunuyor. Petrol lambasının alevi ileçalışan saat mekanizmasında, tüketilen yağın bölmeli bir saydam kapta izlenmesiya da kısalan mumun gölgesinin, arkadaki bir cetvel üzerindeki boyuna göresaatler belirleniyordu.
Şimdiye kadar yapılmış saatlerin belki de en basiti olan,Kral Alfred tarafından tasarlanmış bir ateş saati.
Çin, Japonya, ve Kore'de zaman ölçülmesi için ateş kullanımıdeğişik bir nitelik kazanmıştır. Bu ülkelerde özellikle tapınaklarda ödağacı vebenzeri kokulu nesneler dövülerek toz haline getiriliyor ve sonra dasıkıştırılarak saydam bir tüp içine yerleştiriliyordu. Zaman ölçümü tüp içindeateşin ulaştığı yere göre yapılıyordu.
Değişik türleri olan ateş saatleri alarm saati olarak bilekullanılıyordu. İstenen saat yerine iple bağlanan iki küçük ağırlık, alev ipikoparınca bakır bir yüzeye düşüp ses çıkarıyordu.
Kral Alfred'in buluşu olan mum saati belki de bütün zamanölçme araçlarının en basit olanıdır. Bu saat eşit aralıklara bölünmüş birmumdan oluşuyor. Mum yandıkça zamanın geçişi ölçülebiliyor.
Ateş saatlerinin de doğruluğu her zaman şüpheliydi. Yine de,bütün zaman ölçme araçları gibi kendi sınırları içinde bir amaca hizmetetmişlerdir.
Mekanik Saatler
Zamanın mekanik olarak ölçülmesi yönündeki ilk adımlar dinadamlarından gelmiştir. Keşişler dua etmek için kesin saati bilmekzorundaydılar. İlk mekanik saatler, saati göstermek değil duyurmak üzereyapılmışlardı. Bu saatler birer ağırlığa bağlı olarak çalışıyorlardı ve belirlizaman aralıkları ile gonga vuran tokmaklarla donatılmışlardı. Daha öncekiyüzyıllarda, eski saat sistemlerinin sesli birer uyarı vermesini sağlamaçabaları olumlu sonuçlanmamıştı. Geçen süreyi ufak taş parçacıkları atarak yada düdük öttürerek belirten karmaşık mekanizmalar üretilmişti.
Güneş saati, su saati ve kum saati, değişik şekillerdesüreyi göstermek amacına yönelikti. Mekanik saat ise manastır hayatında bellibir mekanik işlevi yerine getirmek, bir çekiç aracılığıyla ses üretmek veböylece belirli zaman aralıklarını belirtmek amacını gütmekteydi. O dönemlerdesaatlerin çan çalması gerektiğine inanılıyordu. İngilizcede saat anlamına gelen"clock" kelimesi Latince "clocca"dan gelmektedir ve çananlamındadır. Ancak, daha sonra bu kelime bütün saatleri tanımlamayabaşlamıştır.
Ağırlıkla çalışan ilk mekanik saatlerden. Kısa kısaaralıklarla dönen ve inen ağırlık, saat mekanizmasını günün uzunluğuna ya dakısalığına bağlı olmaktan kurtarıyor.
Mekanik saatler için bulunan mekanizma, ağırlığın asılıolduğu ipi ya da zinciri kısa aralıklarla tutan ve bırakan bir vargel düzenidirve tüm modern saatlerin de ortak özelliğidir. Böylece, kısa aralıklarla duranve inen bir ağırlık, saat mekanizmasını günün uzunluğuna ya da kısalığına bağlıolmaktan kurtarıyordu.
Bu mekanizmanın en eski türü "kamalı" olarakbiliniyor. Ucuna ağırlık bağlı iki yanından atlamalı olarak tırnaklarladonatılmış bir metal çubuk ve yatay olarak gidip gelen bir milden oluşanmekanizmada, her gidişte bir tırnak salıveren bir düzen oluşturulmuş ve milinivmesi de dış ucuna takılmış bir ağırlıkla kontrol edilmiş. Ağırlık uzağaçekilince salınım hızlanıyor, yaklaştırılınca da yavaşlıyor. Böylece,başlangıçta dakikaların ve daha sonra da saniyelerin belirlenmesi mümkünolmuştur. Mekanik saatlerin içinde en ünlülerinden olan Giovanni di Dondi'nintasarımı, ağırlıkla işleyen mekanizmaya bağlı sarkaç ve sekteli rakkasdişlisinden oluşuyordu ve saatte kadran bulunmuyordu.
Gündüz saatlerinin gece saatlerine uymayan saat sistemi, 14.yüzyılda mekanik saatlerin yapılmasına kadar devam etmiştir. Günü eşit saatlerhalinde bölen ilk saat, Milan'daki Saint Gottard kilisesi saatidir. Yüzyılınortasına doğru büyük Avrupa şehirlerinin kulelerinde mekanik saatler görülmeyebaşlanmış ve gittikçe yayılmıştır. Vargel düzeniyle çalışan bu saatler 300 yılboyunca devam etmiştir.
1500'lerde Nürnberg'de Peter Heinlein'ın zembereğibulmasıyla, büyük ağırlıklar kalkarak taşınabilir küçük saatler olanaklıkılınmıştır. İlk saatlerde kadran, akrep ve yelkovan bulunmuyordu. Okuma yazmaoranının düşük olması, saatlere insanların bakıp anlayacağı yazılar koymakyerine çan sesleri konmasını gerektiriyordu. Süreyi görsel olarak göstermekiçin saatlere kadranı ilk olarak kullanan ve 1344'te 24 dilimlik saati yapanDondi'dir.
M.S. 1088de Çinde SuSungun yaptırdığı mekanik dev saat kulesi.
Saat gelişiminde atılan başka bir büyük adım da sarkacınbulunmasıdır. Kilisede papazı dinlerken kürsünün üzerinde sallanan lambanınsalınım zamanının sabit olduğunu farkeden Galileo, sarkacın salınımperiyodunun, ağırlığına ya da genişliğine değil, uzunluğuna bağlı olduğunubulmuştur. Galileo, ölümüne yakın, sarkaçla çalışan bir saat tasarlasa da bunugerçekleştirememiştir. İlk çalışan sarkaçlı saati 1656'da, Galileo'nunölümünden 14 yıl sonra, Alman astronom Christian Huygens yapmıştır. Huygens'insaati önceleri günde bir dakikadan az hata veriyordu. İlk olarak sağlanan buhassaslığı, Huygens çalışmalarıyla hatayı günde 10 saniyeye düşürerek,artırmıştır.
Sarkacın bulunmasıyla ilk defa olarak saatlere dakika vesaniye kolları eklenmiştir.1670'lerin ortalarında Huygens'in balans yayınıgeliştirmesi taşınabilir saatlerin gerçek bir cep saati halinegetirilebilmesini sağlamıştır. Yay mekanizmasının bulunması, zamanın hem karadahem de denizde aynı doğrulukta ölçülebilmesini sağlamıştır. Balans yayınıngeliştirilmesi ile gittikçe küçülen saatler cepte ya da kolda taşınabilmeyebaşlamış, ilk ucuz cep saatleri ABD'de üretilmiş, kol saatleri ise 1890'lardaortaya çıkmıştır. Başlangıçta sadece kadınların kullandığı kol saatleri I.Dünya Savaşı sırasında erkekler arasında da yaygınlaşmıştır.
Zamanı karada ve denizde aynı olarak ölçebilen bu yenisaatlerle zaman birimlerinin hassaslığı sorgulanmaya başlanmıştır. Birsaniyenin uzunluğu neydi? Basit bir hesapla saniye dakikanın 1/60'ı, dakikasaatin 1/60'ı ve saat te günün 24'te biri olduğu için bir saniye ortalama güneşgününün 86 400'de biri olarak ortaya çıkar. 1820'de zaman aralıkları bu hesabagöre standardize edilmiştir.
Kuvars Saatler
1920'lerde kuvars kristalli saatin bulunması, zamanölçümünde yeni bir çığır başlatmıştır. Enerjisini bir yıl ya da daha uzunömürlü pilden sağlayan bu saatlerin kurulmasına gerek yoktur. Kuvars saatler,kuvars kristallerinin piezoelektrik özelliğine dayalıdır. Eğer, yapısal simetrimerkezi bulunmayan bir kristale elektrik uygularsanız biçimini değiştirir; veeğer onu sıkıştırır ya da bükerseniz elektrik üretir. Uygun bir elektronikdevreye bağlandığında kristal titreşir ve sabit bir frekansta elektronik saatiçalıştırabilecek elektrik sinyali üretir.
Kuvars kristalinin titreşimleriyle 24 saatlik bir günmilyonda bir saniyelik aksamayla belirlenebiliyordu. Ancak, kuvars kristalielektrik akımının etkisiyle bir süre sonra mekanik özelliklerini değiştirdiği içinbaşlangıçta çok hassas olan saatler birkaç ay sonra geri kalmaya başlarlar.Kuvars saatler hassasiyetleri ve fiyatları ile piyasaya hakim olsalar da, dahahassas ve bu hassaslığı uzun süre koruyabilecek saatlere duyulan ihtiyaçarayışları devam ettirmiştir.
Atom Saatleri
Bilim adamları, atomların çok uzun zaman durağan kalabilenrezonanslara sahip olduklarını anladıklarında, hidrojen veya sezyum atomunundaha hassas saatler için potansiyel birer sarkaç olabileceğini buldular. 1930ve 40'larda radar ve yüksek frekanslı radyo iletişimleri, atomlarla etkileşimegirecek elektromanyetik mikrodalgaların üretilebilmesini olanaklı kılmıştır.1949'da ABD'de NIST laboratuvarlarında amonyağa dayanan ilk atom saatiyapılmıştır. 1957'de ise yine NIST, ilk sezyum atom saatini gerçekleştirmiş ve1967'de atomun doğal frekansı, yeni uluslararası zaman birimi olaraktanınmıştır. Buna göre, 1965 yılına kadar bir yılın 31 556 925.974 7'de biriolarak kabul edilen saniye sezyum atomunun rezonans frekansının 9 192 631 770 salınımınaeşittir. Bu, sezyum atomunun ileri geri titreşim yapması için geçen süreyekarşılık gelir.
Şu anda 1/10 trilyonluk hatayla zamanı ölçebilen atom saatleride geliştiriliyor. NIST laboratuvarlarında yapılmakta olan yeni sezyum atomsaati 300 milyon yıl 14. ondalık haneye, ABD'de Ulusal StandartlarEnstitüsü'nde üzerinde çalışılan cıva iyonu saati ise 30 milyar yıl boyunca 16.ondalık haneye kadar şaşmadan çalışabilecek.
Atom saatinin keşfiyle sağlanan uzun süreli hassaslığınyanında çeşitli olaylar ve süreçler birbiriyle mükemmel bir şekilde senkronizeedilebiliyor ve yer tayinleri kesin bir doğrulukla hesaplanabiliyor.
Kesin zamana bağlı modern hayatta her geçen gün daha hassassaatlere ihtiyaç duyuluyor ancak bu hassaslığın sonu nereye varacak, bubilinmiyor.